Edebiyat dünyası, birilerinin birilerine yazdığı mektuplarla dolu. Oysaki ben yazarların kendilerine yazdıkları mektupları okumak isterdim. Çünkü onlarca insana mektuplar yazdım, hiçbiri kendime yazdıklarım kadar gerçek ben tarafından yazılmadılar.
Bir kaç ay önce, üzerinde “WISHING YOU COMFORT” (SANA RAHATLIK DİLİYORUM) yazan bir geçmiş olsun kartı aldım ve kitap ayracı olarak kullanmaya başladım. Bugün bu kartı sene sonunda yazacağım yeni mektubun içine koymaya karar verdim çünkü kendimi hala, iyileşmekte olan bir hasta gibi görüyordum ve doğal olarak gelecek yılın konusu bu; İyileşmek.
Önceki yıllarda kendime “TEBRİK EDERİM”, “BAŞARILARININ DEVAMINI DİLERİM”, “SENİ SEVİYORUM”, “DÜNYANIN EN İYİ ARKADAŞI”, “HER ZAMAN YANINDAYIM”, “BOL ŞANS”, “MACERANIN TADINI ÇIKAR” gibi, yüreklendirme kartları verdim. Bu yıl kendimi neye yüreklendireceğimi bilmiyorum, sadece ve sadece en büyük ihtiyacıma odaklanıyorum; RAHATLAMAK
Çocukluğumdan bu yana günlükler tuttuğum için, ilk bir kaç yılın yeni yıl ve yeni yaş dilekleri, günlüklerimin derinliklerinde saklıdır.
Bazen sadece alt alta niyetlerimi sıralardım, bazen eski yaşım ya da bir önceki yıl bitmeye yakın yazdığım her bir yeni günde, yeni bir niyet sıkıştırırdım satır aralarına ve zaman geçtikçe, yaşım ilerledikçe bu niyet dileme işi ciddiye binmeye başladı. Bütün bir yılın geriye dönük analiz edildiği çok işsiz ve yapacak başka hiçbir önemli işimin olmadığı yıllar oldu, sonradan büyük faydasını gördüm. “Kendimle toplantı yaptım.” derdim o gün ne yaptığımı soranlara. Sonra bunu sürdürdüm. Ama manevi açıdan en büyük faydayı, kendime yazdığım mektuplarda buldum.
Yılda iki kez kendime mektup yazıyorum;
1- Yeni yaşımı karşılayacağım hafta
2- Yeni yılı karşılayacağım hafta
Birinin amacı kendimden beklentilerimi sıralamak, diğerinin amacı hayattan beklentilerimi sıralamak. Günün sonunda her ikisinin de amacı evrene seslenmek ve yıl boyunca gelen bir yanıtlarla bir sohbet içerisinde kalmak. Bu sohbetin yazılı olması her şeyi değiştiriyor.
Her iki sefer için de birer zarf ve birer sayfa kağıt hakkım var.
Nasıl yazacağımın ise hiçbir sınırı yok. O an içimden nasıl gelirse öyle yazıyorum. Doğrudan bir “Geleceğe sesleniş.” şeklinde yazmama da gerek yok. Bugünki kendimle bugün nasıl konuşuyorsam öyle yazıyorum. Zarfları, kağıtları, eğer içine başka bir şey koyacaksam bu objeyi, kartı, fotoğrafı, artık her ne görmenin bana iyi geleceğini düşünüyorsam onu, çok özenle seçiyorum ve zamanı gelene kadar o özeni bozmayı asla istemeyeceğim şekilde kapatıyorum.
Bu mektupları bir yıl boyunca saklıyorum.
Kendimden beklentilerimi sıraladığım niyet mektubumu doğum günü haftamda ya da tam doğum günümde, hayattan beklentilerimi sıraladığım niyet mektubumu da tamamlanan yılın son günlerinde ya da tam yıl başı gecesinde açıp okuyorum.
Bir önceki yılın mektuplarını okuduğum günle bir sonraki yılın mektubunu yazdığım günleri birbirlerinden biraz aralıklı seçiyorum ki kendimi “Hedef” ya da “Skor” belirlerken bulmayayım.
Çünkü bu ritüel başlangıçta bir sağlama ritüeli gibi görünse de amacı aslında benim kendimle ve evrenle sohbetimi sürdürmemi sağlayacak düzenli bir araca sahip olmak. Bir hatırlatıcıya, bir düşündürücüye, birinci ağızdan doğrudan kendimden kendime ihtiyaç duyduğumda, tanıdık bir sesten iki kelime rahatlatıcı bir şey duymak ve eğer ses artık tanıdık değilse, unutmuşsam, yeniden tanışmak.
İnanıyorum ki üzerine ekleye ekleye ilerliyoruz. Tüm bu geçirdiğimiz değişimler, dönüşümler bizi hiçbir şekilde bambaşka biri yapmıyor, bizi o biri yapıyor. Sesimiz yıldan yıla, hatta bazen aydan aya değişse de, o konuşan da biziz, bugün dinleyen ve bu sesi yabancı bulan da biziz. Hepsi biziz. Her gün kendimizle yeniden tanışıyoruz. Tanıştığımız her bir yabancıyla birlikte, bir de kendimizle tanışıyoruz. 1 yeni yabancı giriyor hayatımıza bir de kendimiizn yeni bir versiyonu ve her seferinde aslında aynı anda 2 yeni insanla tanışıyoruz.
Bu sadece hayatımıza giren yabancılarla da sınırlı değil, hayatımızda gerçekleşmekte olan her bir “İlk” bizi kendimizle yeniden tanışmaya mecbur bırakıyor. Belki de her gün kendimizle yeniden tanışıyoruz.
Şimdi seninle adım adım bu “Kendimden Kendime” mektuplaşmasının detaylarını paylaşıyorum, lütfen bu yıl dene. Ne demek istediğimi seneye mektubunu açtığında anlayacaksın. Birazdan sana vereceğim tavsiyelerin hepsi, bu ritüeli daha uzun bir zaman yaymak için ve sen bunların hiç birini burada yazdığım gibi uygulamak zorunda değilsin. Bir A4 kağıdını zarfa dönüştürebilirsin ya da yazdığın kağıtları bir kutuya saklayabilirsin. Evdeki herhangi bir kalemle yazabilir, dilediğin gelecegi kendin resmedebilir. dergilerden kesebilir her şeyi evindeki imkanlarla karşılayabilirsin. Elin neye imkan veriyorsa ve içinden nasıl geliyorsa.
Ben bu ritüeli olabildiğince uzun zamana yaymak için günler öncesinden alışverişle başlıyorum.
1- Bir kırtasiyeye gidiyorum
2- Zarflar alıyorum. Kaç tane istiyorsam. Hangi renklerde istiyorsam. Ama biliyorum, her bir sefer için sadece bir tanesini kullanacağım.
3- Kağıtlar alıyorum. En güzelinden, en iyi hissettireninden yani kalemimin yumuşacık akıp gidebileceği kağıtlar.
4- Bir kalem alıyorum. Sadece bu mektuba özel. Yazarken akıp giden, yumuşacık, bana yazdıkça yazdıracak bir kalem.
5- Eve geliyorum, oturuyor ve yazmaya başlıyorum. Tek bir kağıdı önü, bazen arkası her bir yanı dolu şekilde bitiriyorum bazen de tam ortasına tek bir cümle yazıyorum. Bir sonraki yıl açtığımda ne görmek istiyorsam, neyi duymaya ihtiyacım olacağını düşünüyorsam ve hayatımdan beklentilerim her nelerse, bunları yazıyorum.
6- Kağıdı özenle katlıyorum, zarfa koyuyorum ama zarfı hemen kapatmıyorum.
7- Düşünüyorum. Gelecekteki bana göndermek istediğim başka bir şey var mı bu mektubun haricinde? Bir fotoğraf? Bir parça kağıda ekstra bir not? Bir yaprak? Çiçek? Bana şimdiki kendimi çok iyi hissettirmiş bir etkinliğin bileti? Bir dergiden kestiğim bir alıntı? Hayatımdan bana getirmesini dilediğim şeyleri temsil edebilecek görseller?
8- Her şeyi zarfa koyduktan sonra sanki yarın onu postalayacakmışım gibi sıkıca ve hiç açılmayacakmış gibi bir inançla kapatıyorum. Çünkü bilemem, belki de açamayacağım.
9- Benden başka kimsenin ben istemedikçe erişemeyeceği bir yere saklıyorum.
10- Bir yıl sonra açıyor ve okuyorum.
Sadece deneyimleyenlerin anlayabileceği, tarifi çok zor bir deneyim. Dilerim bu şansı kendine tanırsın.
Comments