Sizin için hazırladığım içerikler ekran görüntüsüyle sınırlandırılamayacak kadar önemli başlıklar. Her birinde "bu bu şekilde yazılır, biçimi budur "ama .../ ayrıca.../ aslında.../ çünkü" gibi yorumlarla size bu biçimlerin mantığını da ayrıca anlatmam gerekiyor.
Birazdan girişeceğimiz içerik, yıllardır senarist - yönetmen - yapımcı - kurgucu herkesi bir şekilde çatışmaya sokan, aralarındaki hiyerarşi taktiriyle sonuca bağlanabilen bir konuyu ele alacak.
Senaryoda müzik.
Bir senarist senaryosunu yazarken, o sahneyi besleyeceğine, büyüteceğine inandığı o müziği senaryoda nasıl belirtecek?
Daha önemlisi;
Belirtmeli mi?
Belirtmese daha mı iyi?
Belirtirse ne zararı olabilir?
Tüm bu soruların cevabı aslında ne tür bir film yazdığınızla çok ilgili.
Senaryo metninde müziği belirtmenin biçim gereklilikleri nedir, kuralı nedir buna bir bakalım. Sonra, diğer soruların cevabına gelelim ve genel yaklaşımları inceleyelim.
Senaryoda müziği ve şarkıları şu şekilde belirtirsiniz;
Temel olarak bir sahnede çalan müzik bu şekilde belirtilir. Bunu bilin ama çok sık kullanmayın. Hatta olabildiğince kullanmamaya çalışın. Hangi durumlarda bu bilgiyi kullanıp hangi durumlarda kullanmayacağınızı anlayabilmeniz için farklı türlerden örnekler vererek açıklamak gerek.
Eğer siz bir müzisyenin hayatını konu alan biyografik ya da yarı biyografik bir film yazıyorsanız, elbette bu filmde, hayatı konu alınan müzisyenin şarkıları yer alacak. Dolayısıyla sizin sahneleri yazarken kullanabileceğiniz bir şarkı arşivi var elinizde. Teliflerle ilgili hiçbir sıkıntınız yok. Dilediğiniz sahnede, elinizdeki şarkı ya da müziklerden dilediğinizi kullanabilirsiniz. Bu gibi durumlarda sorun yaşayacağınız tek insan, yönetmen olabilir. Yazılı sahnelerin ekran ya da perdeye uygulanışında sizin ön gördüğünüz şarkı ya da müziğin yeterli olup olmadığı konusunda onunla çatışırsınız en fazla. Ama yapımcı için hiçbir sorun yoktur. Siz aranızda halledine döner iş.
Kaldırım Serçesi / La Môme (2007) gibi gerçek hayat hikayesinden alıntı filmler bu şekilde yazılmıştır.
Ama mesela Sen Şarkını Söyle / Inside Llewyn Davis (2013) gibi filmlerdeyse, film için özel olarak yazılan şarkılar ve müzikler ki bunlar müzik süpervizörü tarafından belirlenir, yönetmen ve senaristin fikri alınır. Yapımcı yalnızca bunların maliyetine bakar. Eğer zaten var olan müzik ya da şarkılar kullanılacaksa, telifleri ödenerek kullanılır. Bu durumda da yine müzik süpervizörü ve yapımcının kontrolündedir. Yönetmenin ve senaristin fikri alınır.
Inside Llweyn Davis in Original Sound Track albümü de yapıldı. Plak olarak basıldı ve satıldı. Film için özel olarak yeniden kaydedilen ve oyuncular tarafından seslendirilen anonim şarkılar ve filme özel yaılan şarkılar bu albümdeydi. Ama filmde, Mahler, Mozart, Bethowen, Chopin de vardı.
Senaryosu bizler için iyi bir örnek değil. Neredeyse tamamında kural ihlalleri var. Müziklerin tamamı aksiyon kısmında belirtilmiş. Geleneksel biçim tercih edilmiş. Ama yine de göz gezdirebilirsiniz.
Soundtrack demişken, aslında belki de "Senaryoda Müzik" demek yerine "Sinemada Müzik" demeliyiz.
Filmin kollektif sanat eserleri içindeki en önemlisi olduğunu her zaman söylüyorum ve bu kollektif yaratımın her bir birimini ayrı ayrı düşündüğünüzde, bunların görüntü ve ses diye iki başlık altında toparladığını düşünün.
Eskiden sesin altındaki en önemli ürünün diyalog olduğunu savunurdum. Sonra o kadar çok hikayesi, kurgusu ve diyalogu bakımından başarısız olan ama müzikleri etkileyici olduğunu için beni yakalayan film izledim ki, bu önceliğe müzik yerleşti.
Şimdi bir filmin, sinema ya da televizyon ya da artık internet. Her ne alan için üretilmiş olursa olsun, en önemli ses olayını müzik olduğu konusunda büyük bir çoğunluk olarak hemfikiriz.
Peki neden hala film müziklerimiz bu kadar kötü?
Halbuki Türk sinemasının, yani film diye genelleyemediğimiz, filmlerin sadece sinemada perdede izlendiği dönemlerden bahsediyorum, temelinde müzik vardı. Sonra sinema yaygınlaştı, televizyonlar evlere girdi, filmler artık ses sanatçılarının albüm tanıtımı için çekilmeye başlandı. Müzik klibi mantığı henüz yoktu. Bunun yerine o albümdeki şarkıların ortak duygusunu yansıtacak senaryolar yazılır ve baş rolünü o ses sanatçısının canlandırdığı, şarkıları onun ağzından duyduğumuz filmler çekilirdi.
Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Küçük Emrah, Müslüm Gürses, Bülent Ersoy, Zeki Müren, İbrahim Tatlıses, Küçük İbo, Ceylan...
Bu insanların oynadığı filmlerin hepsinde, müzik ön plandaydı. Erman Film YOUTUBE kanalından çoğunu izleyebilirsiniz. Bu arada, Erler Film'in de aynı şekilde kendi kanalı var 60 yıllık arşiv internette. Ayrıca Arzu Film YOUTUBE'da. Neyse, sonuç olarak neredeyse Türk Sinemasının geçmişinde büyük bir bölümü, neredeyse şarkılar için film üretmiş ama buna rağmen, Music From Motion Picture / The OST Original Sound Track / dediğimiz olay, bizde hala içler acısı. İnanılmaz kötüyüz.
Çok az iyi örnek var ve dünya bu az örneğin 10/1ini anca tanıyor.
Cenk Çelebioğlu
Fahir Atakoğlu
Mehmet Can Erdoğan
Emir Işılay
Timur Selçuk İlhan
Melih Kibar
Bunlar çok iyi örnekler. Ama potansiyellerini ne kadar değerlendirdik diye düşünürsek cevap baya içler acısı. Geçinebilmek için reklam müzikleri yapıyorlar pek çoğu. Halbu ki sinemaya üretmeliler. Filmler için çalışmalılar. Bir senaryoyu ellerine alıp, baştan sona her şeyiyle o filmin tüm müziklerini yazmalılar. "Turksih Film Score Composer" diye GOOGLE arattığınızda karşınıza çıkan isimlere göz atabilir, kaç tanesinin Türkiye değil, Avrupa ve Amerika sinemasına müzik ürettiğini görebilirsiniz. Çünkü Türkiye Composer ın ne olduğunu Fİ 'yi izlediğinde öğrendi. Buradan Azra Kohen'e romanıyla ülkemiz insanının kafasında açtığı kültürel aydınlanma için teşekküler.
Müzisyenlerimizi yeterince iyi değerlendiremiyoruz, ses sanatçılarımızı yeterince iyi değerlendiremiyoruz, oyuncularımızı yeterince iyi değerlendiremiyoruz. İnanılmaz eğitimlerden geçiyor, seslerini nasıl kullanacaklarını çok iyi biliyorlar ama bu yeteneklerini kullanacakları alanlar, yardım gecelerinde ünlülere şarkı söyleten müthiş yaratıcı organizasyonların sınırını bir türlü aşamıyor. Sonuç olarak, oturup bir film için yazdıkları onlarca besteyle, tüm yaratıcılıklarını ve yeteneklerini özgürce yansıtmak yerine eklamlara müzik yapan Composer'larımızın yaptığı müzik üzerine seslendirme yapan ses sanatçılarımız, küçücük kayıt stüdyolarında avunmaya çalışıyorlar.
Gönül Yarası'ndaki final sahnesini hatırlıyor musunuz? Meltem Cumbul'un performansını.
Sonra, Neredesin Firuze'yi?
Bunlar müthiş örnekler.
Ama bunların ve bunlar gibi nice Türk Sineması ürününün senaryosunu asla göremediğimiz için bilemiyoruz sahnelerdeki müzikler kimin seçimiydi?
Senaristin etkisi ne kadar?
Ne kadarına yönetmen karar verdi?
Gönül Yarası'nın yazarı da yönetmeni de Yavuz Turgul. Peki ya yazarı ve yönetmeni ayrı olan filmler?
En İyi Arkadaşım Evleniyor / My Best Fiend's Wedding (1997) filmindeki yemek sahnesi gibi mesela. George, Julian ile tanışma hikayesini anlatırken bir şarkı söylemeye başlar ve o andan tüm masa şarkıya eşlik eder. Bu sahne senaryoda yoktu. Senaryoda pek çok şarkı söyleme sahnesi ve sahnede çalan şarkının belirtildiği yer var. Ama bu masa sahnesi yönetmen tarafından yaratılmış bir sahne. Senaryoyu bu linke tıklayarak inceleyebilirsiniz.
Aşk Tesadüfleri Sever filminde bildiğim kadarıyla tüm müzikleri filmin yönetmeni yani Ömer Faruk Sorak seçmişti. Yazar yani Nur Evren Şit senaryoyu yazarken müzik ya da şarkı belirtmedi. Soundtrack creditini buraya tıklayarak görüntüleyebilir ve inceleyebilirsiniz ama müzik süpervizörünün kim olduğu belirtilmemiş.
Sizinle ARŞİV'de Tarantino filmlerinin senaryolarını paylaşıyorum. Özellikle üzerindeki müzik notlarına göz atmanızı istiyorum. Tarantino hem yazar, hem yönetmen ve bazen yapımcı bile olduğu için, kısacası filmlerinin patronu. O yüzden istediği şarkıyı müziği istediği yere yazar, kullanır her şeye tek başına karar verebilecek bir güçte. Mesela Reservoir Dogs / Rezervuar Köpekleri (1992) filming açılış sahnesinde tüm karakterler bir masa etrafında topnamıştır ve Madonna'nın "Like a Virgin" şarkısı üzerinde konuşmaya başlarlar. Şarkı çalmıyor bile. Ama ilk 3 dakika boyunca şarkıdan bahsediliyor. Normalde bunun için bile telif ödersiniz.
Yapımcıya elinizde müzik referansları ve notlarıyla doldurduğunuz bir senaryoyla gittiğinizde, "Sadece şarkıdan bahsediliyor."
"Aslında kahraman sadece ıslıkla melodisini çalacak."
"Ama bu şarkı / müzik bu sahnede çok hayati, çok önemli"
"Bu olmazsa olmaz"
gibi ikna edici şeyler söylemeye çalışacaksınız. Ama nafile. Telif her zaman öncelikli belirleyici unsur. Sonra müzik süpervizörünün yorumu, onayı. Sonra Yönetmen'in fikri derken, çok heyecanlanarak yazdığınız o müzik notlarını silmek zorunda kalacaksınız. Yazmayın.
Sonuç olarak;
Bir senarist ancak, o sahnenin duygusu için çok önemli olduğuna inandığı bir müzik, şarkı vs varsa bunun türünü, tarzını anlatabilmek için notlar yerleştirebilir. Türle sınırlandırmalı öngörüsünü ve yerleştirdiği hiçbir nota bağlanmamalı. Sahnedeki müzik fikrine sarılmamalı, sahneyi o anda o müzik çalmasa da duyguyu çok iyi yansıtacak şekilde tasarlamalı.
Üzerine müzik gelirse zaten iki katı etkileyici olur.
Comentários