Seni, üreteceğin süre boyunca giderek daha da derine çekecek kaçınılmaz paranoyanın eşiğinden bir an önce kurtarmak istiyorum.
"Ya fikrim çalınırsa?"
Yazma işinin temelinde, diğer tüm üretimlerin temelinde olduğu gibi fikrin yer aldığını çok kez konuştuk ve fikir belki de dünya üzerinde korunması, sakınılması en zor şey.
Bir yanda diyorum ki;
"Fikirler yayılmalı. Yayıldığı sürece kimin elinden, dilinden çıktığının ne önemi var?"
Sakınmak, saklamak düşündüğün kadar önemli olsaydı bugüne taşınabilen çok az düşünce, dolayısıyla felsefe ve inanç olurdu. Bir noktadan sonra el elde baş başta kalırdık.
Belki de kalmalıydık. Düşününce, bunlardan mahrum kalmanın iyi yanları da var gibi. Mesela belki bizi çok düşünmeye iterdi. Zaten milyonlarca yıl önce söylenmiş cümlelere sırtımızı dayamaktansa kendimizi ifade edecek özgün cümleler tasarlardık. Sonra yüz yıllardır hiç değişmeyen şeylerin kanıtları olmazdı elimizde. Her bir acı yeni ve yepyeni algılanır, çözümü en baştan aranırdı. Hayal kırıklığımız, umutsuzluğumuz belki bu kadar fazla ve bu kadar haklı olmazdı. Mesela zaten denenmişleri görüp denemekten vazgeçmezdik. Zaten yapılmışları sahiplenip kenara çekilmezdik. Ama sonuçta söylendiler, yapıldılar, yazıldılar, çizildiler, bestendiler. Hiçbir kaygı korku ve endişe taşımadan herkesle paylaşıldılar. Dilden dile, elden ele, zihinden zihine gezerek yıllarca taşındılar.
Elindeki fikri kendine saklama ve fikri ilk yayan insan olduğuna dair tasdiki göğsünde taşımaya yönelik sendeki o kaygı, inan bende de var. Elbette var.
Yine de bu söylediklerimin hepsini düşünüyorum. Ya bugüne kadar dinlediğimiz, okuduğumuz, gördüğümüz her şey yaratıcıları tarafından sadece güvendikleri insanlarla paylaşılsalardı. Sadece bir kaç kişiyle sınırlı kalacak aileleriyle paylaşsalardı. En büyük düşünürler düşüncelerini sadece çocuklarını yetiştirmek için kullandıkları nasihatlerle sınırlandırsalardı ne olurdu? Bu düşünce beni, özellikle yaymak istediğim tüm fikirleri bulabildiğim, kendimi dinletebildiğim herkese anlatmaya yönlendirdi.
Bugüne kadar hiçbir fikrimin telifini almadım. Hiçbir projemi gizli tutmadım. Herkese anlattım. Düşünmelerini istedim. İlham verdiğim insanlar oldu, alıp fikrimi direkt uygulayanlar oldu. Ama hep iyi ki de oldu dedim. Çünkü ben bugün şu anki mevcut imkanlarımla onların sağladığı yayılmayı sağlayamazdım. Bunu biliyorum.
Şimdi önce düşün.
Eğer amacın tutunduğun o fikri yaymak, bir düşünce dalgası yaratarak bir şeyleri değiştirmek değilse elbette elindekini sağlama al. Yeterince emin olana kadar kendine sakla.
Ya da belki amacın nihayetinde yine benle aynı ama önce kendin bunun yararını görmek istiyorsun. Onurlandırılmak, ödüllendirilmek belki kendini kanıtlamak istiyorsun.
Bunlar en insani kaygılar inan.
Bu durumda yapman gereken, özellikle kendine kızgınlık beslememen, daha büyük bir kendini kanıtlama çabasına girip kendini hırpalamaman için, daha en başında temkinli ilerlemek.
Yazdıklarını ya da ürettiklerini, henüz fikir aşamasındayken tasdikletmek.
İlerleyip üretmeye başladığında yeniden tasdikletmek.
Elindeki şeyi özgün kılan her ne varsa onların her birini tasdikletmek.
Ve en nihayetinde ulaştığın sonucu, sonuç sayılacak o ürünü tasdikletmek.
İzlemen gereken yol işte bu ve bu evet çok maliyetli bir süreç. Biliyorum. Bu yüzden;
Noterlerden uzak dur!
Bugün geldiğimiz noktada hukuki anlamda, özellikle fikri ve sınai mülkiyet haklarımızın korunmasına yönelik çok ciddi ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum. Yasalar kesinlikle olabildiğince yaratıcı tarafta. Ama her iki tarafın da yaratım süreciyle ilgili iddiaları aynıysa o noktada yasaların da yapabileceği bir şey yok. Ne kadar resmi delilin varsa o kadar elin güçlü. Eskiden bu resmi deliller sadece noterlerin elinden geçiyordu. İnanılmaz masraflıydı. Şimdi eskisi kadar inanılmaz değilse de maliyeti saçmalığını korumaya devam ediyor.
Yazmak zaten başlı başına masraflı bir iş.
Baskılarına, kağıdına, internetine, elektriğine, arşivine o kadar çok şeye aslında küçük küçük para harcıyorsun ki. O yüzden boşver noterleri. Noter parası da cebine kalsın. Yarın bir gün bir yapımcıya gittiğinde hazırladığın dosyayı daha havalı bir şekilde hazırlamanı, daha güzel sunmanı sağlayacak materyallere para harcarsın illa harcamak istiyorsan. Üstelik biliyorsun, yazmak öyle kolay kolay sana para kazandıracak bir iş de değil.
Şimdi sana, yazdıklarını ücretsiz ya da çok düşük ücretlerle tasdikletebileceğin, tamamen yasal olan bir yöntemden bahsetmek istiyorum;
Zaman Damgası
Kamu Sertifikasyon Merkezi'nin "Zaman Damgası" tanımlaması şu şekilde;
"Belli bir verinin belirtilen bir tarihte var olduğunu kanıtlarlar. Zaman Damgası Sunucusu, zaman damgalarını imzalamak için açık anahtar teknolojisini kullanarak, verinin bütünlüğünü ve belirli bir tarihteki varlığını onaylar. Bir sözleşmenin imzalandığı, paranın transfer edildiği, başvurunun yapıldığı vs. tarih ve saati kanıtlama ihtiyacı günümüz e-ticaret, e-devlet uygulamaları için hayati önem taşıyor. Bununla birlikte yeni bir çizim, tasarım, fotoğraf, düşünce, araştırma, formül, algoritma, kitap gibi fikri ve mülki kullanım hakkı elde edilmek istenen her türlü elektronik veri için zaman damgası alınabilir.
5070 sayılı Elektronik İmza Kanununa göre Zaman Damgası: Bir elektronik verinin, üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve / veya kaydedildiği zamanın tespit edilmesi amacıyla, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından elektronik imzayla doğrulanan kaydı, ifade eder."
Bu şu anlama geliyor, şimdi sana aşağıda linklerini vereceğim sanal zaman damgası sunucusu sağlayıcılardan yararlanarak, elindeki her neyse sana ait olduğuna, bunu iddia ettiğin o anki haliyle (Yani tasdik ettirmeye başvurduğun anki haliyle) tamamen senin tarafından yaratılmış olduğuna dair bir tasdik alabileceksin ve bu tasdik tüm hukuki savunmalarında tanınan, geçerli sayılan bir tasdik olacak. Dolayısıyla herhangi bir güncelleme, ekleme, değişiklik durumunda tekrar tekrar tasdikini alman gereken bir yaratım sürecinden geçiyorsan kesinlikle elinde inanılmaz bir avantajın var artık.
İhtiyacın olan şey bunların tamamında var. Hangisi sana uyuyorsa ilk tasdiki alarak başlayabilirsin.
Sanal Zaman Damgası Sağlayıcıları;
Hepimize bol şans!
Zeynep Dilara
Ben tam anlamadım,işi senaryoya(son ürün diyelim) dönüştürdüğümüzde mi yoksa sinopsis yada tretman halindeyken mi yukarıdaki yollarla tasdikletelim?Tretmanı onaylatsak bile ondan başka senaryo yine yazılabilir işin mantığı gereği o bize ait olmaz (mı?)
Kimileri, türlü zorluklarla, bedel ödeyerek edindiği bilgileri kendine saklamaz, paylaşır, meşale gibi aydınlatır çevresini. Bu bilgelerin önünde saygıyla eğilmek, bizi de onurlandırır, değer verdiğimiz için ilime. Telif hakkında belki elli tane web sitesi dolaştım ama bulamadım. Oysa yazının altında on tane link var, ne harika değil mi?